HABER: ELİF BAYRIK / FOTOĞRAF: MAHMUT VURAL
Bursa’da Türkiye’de Kadınların siyasete katılımının güçlendirilmesi ve arttırılması konu başlıklı “Eril değil eşit eşit temsil” paneli Nilüfer Belediyesi Nikah Evi Yakut Salonu’nda düzenlendi.
Oy ve Ötesi Derneği’nin Kanada Yerel Girişimler fonuyla düzenlemiş olduğu panelin moderatörlüğünü gazeteci-yazar
Aysın Komitgan yaparken, CHP Parti Meclisi Üyesi Stj. Av. Canan Taşer, Av. Suna Soydaş Fırat ve Altınşehir Mahalle Muhtarı Melahat Şanal konuşmacı olarak yer aldı.
Aysın Komitgan’ın açılış konuşmasının ardından sahneye çıkan
Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Gülsen Ergün Oy ve Ötesi’nden bahsederek, “Burada öncelikle vurgulamak istediğimiz şey toplumdaki demokratik bilinci geliştirmek. Seçim güvenliğinin sağlanması ve aslında bu demokratik süreçlerin seçim gününün de ya da oy vermenin de ötesine geçtiğini vurgulamak amacıyla hareket ediyoruz. 10 senedir derneğimiz aktif. Hep ötesini çalışmak istiyorduk ama fırsat bulamıyorduk malum ülkemiz her sene yeni bir seçim yapıyor.
Pandemi süreci dışında seçimsiz geçirdiğimiz ötesine çalışabileceğimiz bir zaman bulamamıştık. Ötesine çalışacak bir aralık bulduğumuzda da öncelikle odaklanmak istediğimiz konu, ülkemizin nüfusunun yüzde 50’sini oluşturan kadınlarımızın aktif genel ve yerel siyasetimizdeki temsiliyet rakamlarının düştüğüne, ve bu rakamları olabildiğince hızlı bir şekilde arttırmaya odaklanmak olsun istedik. Kanada yerel girişimler fonuyla, Türkiye’de kadınların siyasete katılımının arttırılması ve güçlendirilmesi üzerine böyle bir proje yapmak istedik” ifadelerini kullandı.
Panelde
belediye başkanı olmanın değil
muhtar olmanın daha zor olduğundan bahseden
Altınşehir Mahalle Muhtarı Melahat Şanal, “Belediye başkanlıkları için partiniz sizi aday gösteriyor ve seçilecek bir yerden de aday gösterdiyse seçilebiliyorsunuz ama muhtarlık öyle değil. Broşürünü bastırıyorsun kapı kapı dolaşıyorsun.
Ben muhtarlık için karar verdiğimde
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin üyelik toplantısındaydık. Genel Başkanımız yere yönetimlere üyelerimiz aday olsun diye bir mesaj atmıştı. Bende ne yapabilirim diye düşündüm kendi kendime. Mahallemde muhtar olabilirim dedim.
Bir partili muhtar, bir de karşı taraftan partili muhtar vardı. Ben de Çağdaş Yaşamlı bir muhtar adayı olarak çıktım. Seçimlerde her ikisinin de oy toplamından daha fazla oy alarak muhtar seçildim.
“TÜRKİYE’NİN EN DEMOKRATİK PARTİSİNDE BİLE KARŞILIK GÖREMEDİM”
Kadının her yerde engeli var. Mesela 2019 seçimlerinde genel başkan kadın adayları destekleyin diye üstüne basa basa söylemesine rağmen Türkiye’nin en demokratik partisinde bile karşılık göremedim ben. Bu yüzden biz de başka bir kimlikle girdik seçime ve kazandık.
KADIN MUHTARLAR ÇIĞIR AÇTI
Nilüfer’de kadın muhtarlar bir çığır açtılar. Hepsi çok başarılılar. Mahallelerinde değişik ve güzel şeyler yapıyorlar. Mahallede ihtiyacı olan insanlar muhtara geliyorlar. Ve muhtar bu problemleri çözmeye çalışıyor. Nilüfer’de 19 kadın muhtarız, 19’umuzunda çok güzel çalışmaları var. Telefonlarımız 7/24 açık. Sokak lambası yanmıyor diye saat 11’de 12’de arayanlar bile vardır. Bunları kesinlikle atlamadan cevap veririz" ifadelerini kullandı.
1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından kadınların bunu nasıl kullandığı ve kullanabiliyor mu konularına tarihsel açıdan değinen
Av. Suna Soydaş Fırat’ın konuşması şu şekilde;
“AVRUPA’DA DAHİ KADINA VERİLMEYEN HAKLAR ESKİ TÜRK TOPLUMUNDA KADINLARIMIZA VERİLMİŞ”
Özellikle bizim eski Türk toplumumuzda kadının yerini biraz anlatmam gerekiyor. Avrupa’da dahi kadına verilmeyen haklar eski Türk toplumunda kadınlarımıza verilmiş. Daha doğrusu kadınların doğal hakkıydı.
“KADINLAR İKİNCİ SINIF BİR İNSAN HALİNE GELDİ”
Eski Türk toplumunda kadınlar, erkeklerle aynı işlevi görüyordu. Savaşçı oluyor, kale komutanı oluyor, vali olabiliyor, ordu komutanı olabiliyor, bunlar yadırganacak şeyler değil doğal şeylerdi. Kadın erkek ülkeyi beraber yönetiyorlardı.
Kadınların bugün bile sahip olmadığı haklar o dönem için vardı. Daha sonra İslamiyet’in kabul edilmesiyle beraber, sadece İslamiyet olarak değil, Arap, Emevi kültürünün dayatılması sonucu ile kadınlar ikinci sınıf bir insan haline geldi.
Kadını seçme seçilme hakkı tarih sürecinde nasıl oldu dersek. Tarihte demokratik unsurların önem taşıdığı ilk siyasal sistemler bildiğiniz üzere eski Yunan’da görülmüştür. Bu dönemlerde siyasal katılım hakları tabii ki erkeklere veriliyordu. O dönem için de kadınların hiçbir önemi yoktu. Devam eden süreçte kadınlar çok mücadele etmişler, ancak 20. Yüzyıldan itibaren kadınların bir takım siyasal hakları ortaya çıkmaya başlamıştır. 18. Yüzyılın sonunda başlayan anayasalcılık hareketleri ile sadece erkeklerin seçme ve seçilme hakları tanınmış bu bağlamda kadınların hiçbir şekilde katılım hakları söz konusu olmamıştır. Kadınların siyasi kapasitelerinin olduğuna ve siyasal toplumla bütünleşmesine karşı çıkıldığını görüyoruz. Kadının sosyal hayattaki yerinin sadece aile içi alanlarla sınırlandırıldığı ve siyasetin de erkeklere özgü bir alan olduğu konusunda toplumda hemfikir olunmuştur. İlerleyen süreçlerde Türkiye’de kadınlara siyasi yönden haklar verilmeye başlandı.
Kadınların
seçme seçilme oranlarının düşüklüğünün tabii bir sebebi var. Seçilme hakkı kadınların aday gösterilme ve seçilme için demokratik olanaklara sahip olmalarını ve süreç içinde ayrımcılığa uğramamalarını içerecek şekilde yorumlanmaz ise kadınların temsil oranlarının artması tesadüflere bağlı oluyor. Kadın temsil oranlarının düşük kalmasına neden olan negatif etmenlerin toplumsal cinsiyet rollerinin kısa bir zaman aralığında değişmeyeceğinden hareketle, temsil oranlarının arttırılması için kotalar getirilmesi gerektiği düşünülüyor. Kota dediğimiz zaman kadınların cinsiyet kotası olarak siyasette ön plana geçmesini açıklarsak kadınların aday listelerinde veya seçim çevrelerindeki adaylıkların toplamında ne orana bu alanlarda olacaklarına ilişkin sayısal hedeflerdir. Bu sayısal hedefler kota olarak yüzde 30 olur, yüzde 40 olur, yüzde 50 olur değişiyor.
Üniversite öğrencisiyken aktif bir şekilde siyaset yapan
CHP Parti Meclisi Üyesi Stj. Av. Canan Taşer bu seçimi hakkında genç yol arkadaşlarına hem eksi taraflarını hem de artı taraflarından bahsetti.
CHP Parti Meclisi Üyesi Stj. Av. Canan Taşer, “Üniversitede okurken aktif bir şekilde siyaset yapmanın eksi taraflarının başında gelen şey okulu uzatmak oluyor. Bazen eğitim aldığınız üniversitede ister istemez size eğitim veren hocaların tavırları değişebiliyor. Sınavlara derslere yetişme derdi varken bir yandan da aktif siyasette de zaman kaybetmeden ilerlemeye her yere yetişmeye çalışıyorsunuz. Ama bunların hepsi eğer gerçekten bu ülkeyi değiştirebilmek için, kadınların, gençlerin temsiliyetini arttırabilmek için bir hedefiniz varsa, gerçekten bunu isteyerek yapıyorsanız, aslında küçük olumsuz detaylar olarak çıkıyor karşınıza. Bunların hepsi aşılabilir şeyler. Olumlu tarafını biraz şöyle bahsetmek isterim.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bir kurultay geçirdik. İlk defa bir kurultayda genel başkanımızı değiştirdik. Artı yönünü kendime şöyle yazıyorum, Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı seçildiğimde de en genç MYK üyesi olarak seçilmiştim ve genel merkezde Z kuşağını, benim gibi düşünen genç arkadaşlarımın, öğrencilerin sesini genel merkeze taşıyabilmek için, aslında bu ülkede gençler ne istiyor? Yapmak istedikleri şey ne? İktidardan beklentileri, siyasi partilerden beklentileri ne? Bunlar için oraya seçilmiştim. Bana yazan en olumlu tarafı da kendi siyasi hayatıma da yön verirken aktif bir şekilde sahada kalabilmem oldu.
Panelimizin başlığı “Eril değil eşit temsil”, daha fazla gencin daha fazla kadının partimize katılmasıyla, sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nde de değil tüm
siyasi partilere hangi görüşte olursa olsun katılmasıyla aşabileceğimiz bir şey” ifadelerine yer verdi.
Panelinde devamında söz alan
Av. Suna Soydaş Fırat, “Bursa’da sadece il bazında değil ilçe bazında da kadın belediye başkanı hiç olmadı. Bu partilerin eksikliği bana göre. Yani kesinlikle belediye başkanı il ve ilçe bazında olması gerekiyordu ancak yapılmıyor. Dünya genelinde kadınların siyasal yaşamda eşitlik ilkesi gereğince aktif rol oynamaları için insanlar anayasalara koydukları maddelerle kotalar getirmişlerdir. Türkiye’de cinsiyet kotası yasalarımızda yok. Kotalar iki çeşit bir yasayla getirilen kotalar, bir de partilerin gönüllülük esasına göre çıkardıkları kotalar var. Bizim ülkemizde her ne kadar 82 anayasasına eklenen maddelerle eşitlik ilkesi ve pozitif ayrımcılık ilkesi getirilmişse de, kota konusunda yasal düzenleme yapılmamıştır. O yüzden yasal düzenleme yapılmayan yasal kotaların olmadığı ülkelerde, siyasi partilerin kendi insiyatifinde koyduğu kotalar söz konusudur. Ülkemizde partilerin kendi iç tüzüklerine koyduğu kotalar var.
“KADINLAR AKTİF SİYASETTE BULANAMIYOR”
Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüzüğünün 56. maddesi yüzde 33 oranında bir kota koymuş. Bana göre Atatürk’ün kurduğu bir Cumhuriyet’te yüzde 33 kota çok düşük. Kadın erkek eşitliği toplumsal eşitlik diyorsak, bunu yüzde 50’ye getirmemiz gerekiyor. Bir tek yüzde 50 kotayı DEM Parti uyguluyor. Deva Partisi yüzde 35 kadın kotası koyuyor, İYİ Parti yüzde 25, bakın bu oranlarda kadınlar aktif siyasette bulunamıyor. Siyasi partilerin kadınların aday olması için teşvik etmesi gerekiyor. Bunun için siyasi partilerin kadınlara eğitim ve destek vermesi gerekiyor. Siyasete katılım konusunda herkes çevresindeki kadınları siyasete nasıl teşvik edebilir, sisteme nasıl sokabilir bununla ilgili eğitimler verilmesi gerekiyor. Kadın sadece evinde oturan, çocuğuna bakan kişi değildir. Kadın toplumda, toplumsal cinsiyet konusunda eşitlik ilkesini çıkarması gereken kişidir” dedi.
Panelin sonunda
Oy ve Ötesi Derneği tarafından katılımcılara teşekkür belgesi verildi. Ardından toplu fotoğraf çekimi yapılarak panel sona erdi.