Önergede, OECD’nin “Antimikrobiyal Dirençle Mücadele için Tek Sağlık Çerçevesinin Benimsenmesi” (Embracing a One Health Framework to Fight Antimicrobial Resistance) başlıklı raporundan kapsamlı veriler paylaşan Pala, Türkiye’nin antimikrobiyal direnç oranlarında Hindistan’dan sonra en yüksek ikinci ülke olarak göründüğüne dikkat çekiyor. Antibiyotik tüketiminin son 20 yılda yüzde 115 artış gösterdiğini, bunun da OECD ortalamasının çok üzerinde olduğunu ifade eden Pala, raporda yer alan “2025’e kadar özellikle E. coli ve Klebsiella pneumoniae gibi bakterilerde yüksek direnç oranları bekleniyor” bulgusunun altını çiziyor.
“Hastane Enfeksiyonlarında Direncin yüzde 70’i Sağlık Hizmetlerine Bağlı”
Önergeye göre, Türkiye’deki dirençli enfeksiyonların yüzde 70’inin sağlık hizmeti ortamlarında edinildiği belirtiliyor. Bu durumun, hastane ve diğer sağlık kurumlarda enfeksiyon kontrolü ve doğru antibiyotik kullanımı için alınan tedbirlerin yetersizliğine işaret ettiğini ifade eden Pala, “Sağlık tesislerinde, özellikle yoğun bakım ünitelerinde, antibiyotik kontrol prosedürlerini sıkılaştırmak; ayrıca akılcı ilaç kullanımını yaygınlaştırmak zorunlu hale gelmiştir” dedi.
“Bebekler, Yaşlılar ve Kronik Hastalığı Olanlar Yüksek Riskte”
Önergede, antimikrobiyal direnç nedeniyle özellikle yeni doğanların, ileri yaş grubunun ve kronik rahatsızlığı bulunan bireylerin yüksek risk altında olduğunun altı çiziliyor. Türkiye’nin dirençli bakterilerden kaynaklanan ölümlerde OECD içinde en yüksek oranlardan birine sahip olması, toplum genelinde alarm yaratacak boyutta bir tehdit olarak değerlendiriliyor.
Ertapenem Eksikliği ve Direnç Sorunu
Önergede ayrıca, dar spektrumlu karbapenemlerden ertapenemin temininde yaşanan zorlukların, hekimleri daha geniş spektrumlu antibiyotiklere yönlendirdiği, bunun da direnç gelişimini körüklediği ifade ediliyor. Pala, “Dar spektrumlu antibiyotiğin dahi piyasada bulunamaması, özellikle dirençle mücadelede elindeki silahları hızla kaybeden sağlık çalışanlarını çaresiz bırakıyor” diyerek Bakanlığın bu konuda neler yaptığını sorguluyor.
“Ulusal Eylem Planı Nerede?”
Bir diğer önemli başlık da Türkiye’de etkili ve güncel bir antimikrobiyal direnç eylem planının olup olmadığı. Antibiyotik reçetelendirme, hastane laboratuvarlarında direnç takibi ve tarımsal kullanım gibi çoklu sektör koordinasyonu gerektiren önlemlerin acilen güçlendirilmesi gerektiğini belirten Pala, “Tek sağlık yaklaşımına dayalı, hem insan hem hayvan sağlığını kapsayan bütüncül bir plana ihtiyaç var. Yoksa yaklaşan krizi kimse engelleyemez” değerlendirmesinde bulundu.
Kamuoyuna Çağrı
Son olarak basına yaptığı açıklamada, Bakanlığı acil önlem almaya davet eden Prof. Dr. Kayıhan Pala, “OECD raporları somut şekilde gösteriyor ki, ülkemiz antibiyotik tüketiminde ve direnç gelişiminde zirvede. Bu, her yıl binlerce vatandaşımızın dirençli enfeksiyonlar nedeniyle hayatını kaybetmesine veya ciddi şekilde zarar görmesine yol açıyor. Sağlık Bakanlığı bu gerçeği daha fazla görmezden gelemez. Alınacak önlemler açık: İlaç politikasında akılcı antibiyotik kullanımını teşvik etmek, hastane enfeksiyon kontrol komitelerini etkinleştirmek, ilaç tedarik sorunlarını çözmek ve sağlık hizmeti ortamlarında gerekli önlemleri almak. Vakit kaybetmek, halk sağlığı açısından felaket olur.” dedi.
Önergede yer alan sorular arasında, “Antimikrobiyal direnç nasıl izleniyor?”, “Hastanelerde antibiyotik tüketimi ve direnç oranları yıllara göre nasıl değişiyor?”, “Dirençle mücadelede hangi stratejik adımlar atılacak?” gibi kritik başlıklar bulunuyor. CHP’li vekil Pala, Bakanlığı şeffaflığa ve somut eylem planı açıklamaya davet etti.