Sağlık Bakanlığı'ndan MHRS ve randevu açıklaması! Sağlık Bakanlığı'ndan MHRS ve randevu açıklaması!
CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala'nın açıklaması şöyle; Obezite, dünya genelinde hızla artan ve önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen bir olgudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, 2022 yılında 18 yaş ve üzerindeki 2,5 milyar yetişkinin aşırı kilolu olduğu, bunların 890 milyonundan fazlasının ise obez sınıfında yer aldığı tespit edilmiştir. Bu veriler, dünya genelinde her sekiz kişiden birinin obezite ile yaşadığını göstermektedir. 4 Mart 2025 Dünya Obezite Günü vesilesiyle Dünya Sağlık Örgütü, zamanımızın en önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak kabul edilen artan obezite sorununa yönelik acil eylem çağrısında bulunmaktadır. Bu yılın teması olan “Sağlıklı bir gelecek inşa etmek: Önleme ve bakım yoluyla obeziteyle mücadele” hükümetlerin, sağlık sistemlerinin ve toplumların obezitenin önlenmesine ve bakımına öncelik vermeleri için bir çağrı niteliğindedir. Obezitenin nedenleri arasında aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite yetersizliği, genetik faktörler, çevresel etkenler, nörolojik ve fizyolojik mekanizmalar, biyokimyasal süreçler, sosyokültürel unsurlar ve psikolojik etkenler bulunmaktadır. Çocukluk çağı obezitesindeki artış ise özellikle çevresel faktörlerin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Obezitenin Tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve bazı kanserler gibi bulaşıcı olmayan hastalıklarda endişe verici bir artışa katkıda bulunmasının yanı sıra derin sosyoekonomik etkileri de vardır. Artan obezite oranları, uygun fiyatlı, sağlıklı gıdaya, güvenli fiziksel aktivite alanlarına ve sağlık hizmetlerine erişimin genellikle sınırlı olduğu düşük ve orta gelirli ülkeleri orantısız bir şekilde etkilemektedir. Türkiye de obezitenin büyük artış gösterdiği bu ülkeler arasında yer almaktadır.

Türkiye ve Obezite: Genel Görünüm

Türkiye, DSÖ Avrupa Bölgesi’nde obezite prevalansı bakımından en yüksek oranlara sahip ülkelerden biridir. Ülkemizde yetişkin nüfusun %66,8’i fazla kilolu, %32,1’i ise obez olarak sınıflandırılmaktadır. Bu durum, Türkiye’yi dünya obezite sıralamasında üst basamaklara yerleştirmekte ve sorunun aciliyetini artırmaktadır. Ayrıca, her dört çocuktan birinin fazla kilolu veya obez olduğu tespit edilmiştir. Bu gerçek, ilerleyen yaşlarda diyabet, kalpdamar hastalıkları ve hipertansiyon gibi kronik rahatsızlıkların ortaya çıkma riskini yükseltmektedir. Obezitenin artışında, yüksek şeker içerikli gıdalar ve içecekler, rafine karbonhidratlar, trans yağlar, nişasta bazlı şekerler (NBŞ) ve endokrin bozucu etki yapabilen katkı maddeleri belirleyici rol oynamaktadır. Gıda endüstrisinde yaygın kullanılan mısır şurubu gibi NBŞ türevlerinin obezite artışıyla ilişkili olduğuna dair bilimsel kanıtlar bulunmaktadır.

Enflasyon, Yoksullaşma, Sosyoekonomik Eşitsizlik ve Obezite

Son yıllarda Türkiye’de izlenen hatalı ekonomi politikaları, enflasyonun hızla yükselmesine neden olmuştur. Yüksek enflasyon, sağlıklı besinlere erişimi kısıtlayarak dar gelirli kesimlerin daha ucuz ve besin değeri düşük gıdalara yönelmesine yol açmaktadır. Gıda fiyatlarındaki artışın yanı sıra işletmelerin maliyetlerini dengelemek amacıyla uyguladığı shrinkflasyon (ürün miktarını azaltırken fiyatı sabit tutma veya ürün kalitesini düşürme) da halkın karşılaştığı bir başka sorundur. Özellikle dar gelirli kesim, “fiyat aynı kalıyor” yanılgısıyla aslında daha az ve/veya daha kalitesiz gıda tüketmeye başlamaktadır.

Yoksullaşma ve obezite arasında da güçlü bir bağlantı söz konusudur. Düşük gelir gruplarında bulunan kişiler, hem bütçe kısıtları hem de beslenme bilgisinin yeterince yaygın olmaması nedeniyle hızlı, pratik ancak yüksek kalorili gıdaları tercih edebilmektedirler. Bu tercihler, obezite riskini artırmaktadır. Ayrıca, sağlıklı taze sebze-meyvelerin veya organik ürünlerin fiyatlarındaki yüksek artış, bu ürünlerin dar gelirli kesimler için erişilmez hale gelmesine neden olmaktadır.

Türkiye’deki sosyoekonomik eşitsizlikler, obezite sorununu derinleştiren faktörlerden biridir. Gelir adaletsizliği, eğitim yetersizliği, işsizlik oranlarının yüksekliği ve toplu taşıma olanaklarının kısıtlılığı gibi etkenler, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzını beslemektedir. Bunun yanında, kentleşme süreciyle birlikte kırsal bölgelerden şehirlere göç eden ve düşük gelir düzeyinde yaşayan kalabalık ailelerin sağlıklı gıdaya erişimi iyice kısıtlanmakta, fiziksel aktivite olanakları ise azalabilmektedir.

Türkiye’nin Gıda ve Sağlık Politikaları Obeziteyle Mücadele Açısından Yetersiz

Gelişmiş ülkelerde obezite ile mücadelede; şeker ve tatlandırıcı vergileri (Meksika, Macaristan, Danimarka, Fransa gibi), sıkı gıda etiketleme standartları, çocuklara yönelik sağlıksız gıda reklamlarının kısıtlanması, gibi önlemlerle önemli mesafeler kat edilmiştir. Türkiye’de de benzer politikalar ve mevzuatlar olsa da uygulama ve denetim konusundaki eksiklikler dikkat çekmektedir.

  1. Vergilendirme Politikaları: Türkiye’de meyve suları, sade ve meyveli gazozlar ile alkolsüz biralardan %10, kolalı gazozlardan %35 vergi alınmaktadır. Ancak bu oranların obeziteyle mücadelede etkinliği tartışmalıdır.
  2. Gıda Etiketleme ve Reklam: Mevzuatta düzenlemeler bulunmakla birlikte denetim zayıflığı, özellikle çocuklara yönelik sağlıksız gıda reklamları konusunda büyük bir sorun oluşturmaktadır.
  3. Gıda Güvenliği ve Tarım Politikaları: Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde Türkiye’nin 113 ülke arasında 41. sırada yer alması, gıda güvenliği politikalarının güçlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, pestisitlerin aşırı ve kontrolsüz kullanımı hem halk sağlığı hem de çevre açısından risk oluşturmaktadır. Nişasta bazlı şekerlerin ve bazı katkı maddelerinin kullanımına yönelik denetimlerin de yetersiz kaldığı görülmektedir.
  4. Fiziksel Aktivite Olanaklarının Kısıtlılığı: Özellikle şehirleşmenin yoğun olduğu bölgelerde, spor tesislerinin ve yeşil alanların sınırlı olması; kentsel ulaşımın yaya etkinliği ve bisiklet kullanımı gibi sağlıklı alternatiflere uygun olarak planlanmayışı, çocukların ve yetişkinlerin fiziksel aktivite düzeylerini düşürmektedir.
  5. Sağlıklı Beslenme Bilinci ve Eğitimi: Halkı sağlıklı gıdalarla beslenme konusunda bilinçlendirmeye dönük çalışmaların eksikliği, sağlıklı beslenme kültürünün eğitimde yeterince yer bulmuyor olması beslenme alışkanlıklarının gelişigüzel olarak şekillenmesine yol açmaktadır.

Bu tablo, ülkemizde sağlıklı beslenme kültürünün gelişmesinin önünde engeller oluşturmakta ve halkın daha ucuz olduğu için besin değeri düşük, yüksek kalorili gıdalara yönelmesine yol açmaktadır. Yükselen enflasyon ve yoksullaşma, bu eğilimi daha da artırmaktadır.

Obeziteyle Mücadele için Çağrı

  1. Gıda ve Tarım Politikalarının İyileştirilmesi
  • Gıda kodeksi ve üretim prosedürleri, sağlıksız gıdaların üretim ve piyasaya sunumunu sınırlayacak şekilde güncellenmelidir.
  • Pestisit ve katkı maddeleri konusunda daha sıkı denetimler yapılmalıdır.
  • Shrinkflasyon gibi tüketiciyi aldatıcı uygulamaların takip ve yaptırım mekanizmaları geliştirilmelidir.
  1. Vergilendirme ve Teşvik Mekanizmaları
  • Yüksek kalorili, şekerli gıdalar üzerinde daha etkin ve caydırıcı vergilendirme politikaları uygulanmalı; sağlıklı gıdaları teşvik edici vergi kolaylıkları gündeme getirilmelidir.
  • Gelir düzeyi düşük kesimler için “sağlıklı beslenme destek paketleri” ve gıda sübvansiyonları oluşturulmalıdır.
  1. Etiketleme ve Reklam Yasaları
  • Besin değeri düşük ürünlerin etiketlerinde uyarılar belirgin hale getirilmeli; özellikle çocuklara yönelik sağlıksız gıda reklamları sıkı denetim altına alınmalıdır.
  • Hem tüketici dernekleri hem de ilgili kamu kurumları etiketlerdeki hileli uygulamalara karşı düzenli kontroller yürütmelidir.
  1. Fiziksel Aktivite ve Eğitim
  • Toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığıyla ilgili eğitim programları yaygınlaştırılmalı; okul müfredatlarına etkin bir biçimde entegre edilmelidir.
  • Şehir planlama politikaları, yeşil alanları, çevreci ulaşımı ve spor tesislerini artırarak fiziksel aktiviteyi teşvik edecek şekilde düzenlenmelidir.
  1. Sosyoekonomik Eşitsizliklerin Azaltılması
  • Gelir adaletsizliklerini gidermek ve düşük gelirli kesimlerin sağlıklı gıdaya erişimini artırmak için kapsamlı sosyal politikalar uygulanmalıdır.
  • İstihdamı geliştirecek, eğitim ve sağlık hizmetlerini herkes için ulaşılabilir kılacak politikaların yanı sıra, yaşam koşulları iyileştirilerek sosyal refah artırılmalıdır.

Uzun süredir obezite krizine verilen yanıtlar yalnızca bireye odaklanmıştır. Dünya Obezite Günü, bireyin yanı sıra ilgili sistemlere dikkat çekilmesi çağrısı yapmaktadır. Başta sağlık sistemleri olmak üzere hükümet sistemleri, gıda sistemleri ve medya, obezite oranlarını azaltacak belirli eylemleri hayata geçirmelidir.

Hükümetler sağlıklı kent planlama, fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme ve çevreyi ele alan kanıta dayalı stratejilere odaklanarak, obezite önlemeyi, ulusal sağlık sistemlerinin işleyişine entegre etmelidir. Obezitenin tehlikeleri ve sağlıklı bir kiloyu korumanın faydaları konusunda kamuoyunun farkındalığını artırmaya acil ihtiyaç vardır. Halk sağlığı kampanyaları hem bireyleri hem de toplulukları hedeflemelidir. Sağlık sistemleri, obeziteyi önleme ve tedavi hizmetlerine erişimin önündeki engelleri kaldırmalıdır.

Yüksek enflasyon, shrinkflasyon, gıda üretimindeki denetimsizlik, hatalı tarım politikaları ve sosyoekonomik eşitsizlikler, halkın sağlıklı gıdaya erişimini zorlaştırarak obezite sorununu derinleştirmektedir.

4 Mart Dünya Obezite Günü’nde, sağlıklı bir gelecek için kamuoyunu ve kamu otoritesini sorumluluk almaya davet ediyorum. Obezite ile mücadele, sadece bireysel çabalarla değil, kapsamlı ve kararlı kamu politikalarıyla desteklenirse başarıya ulaşacaktır. Halk sağlığını tehdit eden bu sorunun çözümü için atılacak her adım, hem bugünümüzü hem de gelecek kuşakların sağlığını güvence altına alacaktır.

Saygılarımla.