Politika

Özgür Özel: Gizli tanıkların ifadesi Erdoğan ve arkadaşlarının verdiği tüyolar

CHP lideri Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özel, "Gizli tanık ifadeleri aslında Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının verdiği tüyolar. Bunları söyleyip yola çıkıyorlar ama bir tane kanıt bulamıyorlar. Bir MASAK raporu var, tel tel dökülüyor ama raporda ortaya çıkan hesap hareketlerinin hepsinin tek tek cevabı veriliyor ve cevapsız kalmıyor" dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Geçtiğimiz cumartesi günü Yozgat'taydık. Yürekten teşekkür ediyorum. Milletin, milletin efendisi olan çiftçilerimize, köylülülerimize, geçim sıkıntısı içindeki emeklilerimize, yok sayılan, hor görülen kadınlarımıza, hayalleri çalınsa da bir umuda tutunan gençlerimize, Yozgat Meydanı'nı doldurdukları için, dosta güven, olmayana kaygı verdikleri için ve "Biz buradayız! Meydan boş değil. Meydan bu meydan! Yozgat burada!" diyenlere yürekten teşekkür ediyorum. 'Ne işiniz var Yozgat'ta' diyenlere karşı biz kalbimizin sesini dinledik. Yozgat haksızlığa karşı susmadı.

Biz bu işin sağını solunu, parti ayrımlarını bir kenara bırakıp demokrasiden yana olanlarla otokrasiden yana olanların mücadelesinde 105 yıl önce bu Meclis'te, 1. Meclis'te başlayan halkın iradesini önceleyen, halk ne derse o olur diyen, oyu bir ara halktan alıp onu baş tacı edip sonra güç kaybedince ona sırt dönenlerin, burun kıvıranların, önünden sandığı almaya çalışanların, seçeceği cumhurbaşkanına karışanların, cumhurbaşkanı adayını alıp da hapse atanların karşısında sosyal demokratların yanında milliyetçi demokratlar, onların yanında muhafazakar demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratlar, Kürt demokratlar, Yozgat'ta olduğu gibi yan yana omuz omuza Aleviler, Sünniler, tüm mezhepler, tüm görüşler hep beraberiz. Biz Gazi'nin emaneti kurduğu demokrasiden, cumhuriyetten yanayız. Seçme seçilme hakkından, seçimlerde yarıştan yanayız. Yarıştan kaçanlara, diktatör olmaya çalışanlara, sandığı kaçıranlara karşı biriz, beraberiz ve millet olduğumuz için biz yine 105 yıl önce olduğu gibi kol kola, omuz omuza hep beraber olduğumuz için biz kazanacağız. Tek adamlar kaybedecek. Abdullah amcaya söz olsun; bu düzen değişecek, turpla, şalgamla değil, adaletle yönetenler bu devletin başına gelecek.

"KORUYAMADIĞIMIZ ÇOCUKLARIMIZ VAR"

Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Biraz önce özel oturumda Türkiye'nin dört bir yanından gelen çocukları gördük. Maalesef ülkemizde çocukların ağır sorunları var. Her dört çocuktan biri öğün atlamak zorunda kalıyor. Her üç çocuktan biri okulda bir şey alamıyor. Hayata kapatamayacakları kadar geride bir farkla başlayan çocuklarımız var.

Nitelikli eğitimden mahrum bırakılan bir nesil, babasının, annesinin ekonomik durumundan dolayı hayata kapatamayacağı kadar farkla geriden başlayan çocuklarımız var. Ve ne yazık ki güvende tutamadığımız, koruyamadığımız çocuklarımız var. Geçen sene bugün, 23 Nisan'ın öncesinde yüreğinde bayram heyecanı olan Narin, Mattia Ahmet ve daha 2 yaşında olan annesinin giydirip de bayram günü güzelce giydireceği Sıla bebek yaşıyordu.

"NARİN CİNAYETİNİN ÜZERİNE TAM ANLAMIYLA GİDİLEMEDİ"

Bu rejim, bu ülke 2025 yılında, 2024-2025 yılı arasında, Meclis'in 105. yılında, Cumhuriyet'in 102. yılında Narin'i, Sıla'yı, Ahmet'i koruyamadı. Biri 2, biri 8, biri 14 yaşındaydı. Biri gördüğü cinsel saldırıdan sonra hastanede öldü. Bir diğeri bir gördüğüne tanık olduğu için öldürüldü, saklandı, günler sonra bulundu ama bir milletvekili "O köyde dostlarımız var. Her şeyi anlatamayız, biliyoruz." dedi.

Onun bildiğini savcılar bilemedi. Şu öldürdü diyemedi ve bu meselenin üstüne bir siyasi partinin, ittifak ortağının siyasi uzantıları rahatsız olacak diye küçücük Narin cinayetinin üzerine tam anlamıyla gerçekten gidilemedi.

"ADALETİ HAKİM KILACAĞIZ"

Ve hepimizin gözü önünde kaykay kıyafeti almaya giden 14 yaşındaki Mattia Ahmet hunharca, barbarca, gözü dönmüşçe katledildi. Mezarına saldıranlar, annesini tehdit edenler, ailesiyle görüşen gazetecileri tehdit edenler var. Ellerinde güvercin resimleriyle, o güvercinlerin bacaklarına sardıkları uyuşturucu zulalarıyla, uyuşturucuyu yolladıkları yerlerle 'Biz güçlüyüz' diyenler var. 'Meydan okuyoruz' diyenler var. Bir yandan, bir yandan bu memlekette adalet arayan milyonlar, bir yandan adaletsizlikten dolayı, yaşadıkları haksızlıklardan dolayı evinden çıkamayan, karanlık odada ışığını açamayan anne babalar var. Bu yüzden bu Meclis'in kuruluşunun 105. yılında, Cumhuriyet'in kuruluşunun 102. yılında ant olsun ki bu memlekete hem siyaseten hem de her bir bebek için, evlat için, ana için, baba için hem güvenliği hakim kılacağız. Hukuk devletini hakim kılacağız. Adaleti hakim kılacağız. Çocuklarımızın karnını da doyuracağız. Onları koruyacağız. Bundan sonra kimsenin evladını bu memlekette sahipsiz bırakmayacağız.

Yalancı tanıklarla somut delillere ulaşamayınca etkin pişmanlığa sarılma sürecine girdiler. İlhamını FETÖ'cülerden aldıkları bir kumpas operasyonuyla karşı karşıyayız.

"GİZLİ TANIK İFADELERİ ERDOĞAN VE ARKADAŞLARININ VERDİĞİ TÜYOLAR"

Ne yapıyor? Gizli tanık dünya kadar iftira atıyor, geçen hafta anlattım. Savcıyı çağırmış Tayyip Bey, geçmişte bu işleri nasıl yaptıklarını anlatmış. Davanın özeti "kişi kendinden bilir işi" davasıdır bu. Tayyip Erdoğan; 'Biz şöyle yapardık' demiş. Akbil'de biz şöyle yaptık, reklam şirketleriyle şöyle yaptık, billboard'larla böyle yaptık, emin ol bunlar da öyle yapıyor. Gizli tanık ifadeleri aslında Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının verdiği tüyolar. Bunları söyleyip yola çıkıyorlar ama bir tane kanıt bulamıyorlar. Bir MASAK raporu var, tel tel dökülüyor ama raporda ortaya çıkan hesap hareketlerinin hepsinin tek tek cevabı veriliyor ve cevapsız kalmıyor. Asla ve asla çaresiz söylenen sözler karşısında savcılar çaresiz kalıyor, bizim taraftan kimsenin başı öne eğilmiyor. Bu durumda bu durumda döndüler AK Parti'yle iş yapan, bakanlıklarla iş yapan, geçmişte İBB'yle AK Parti döneminde iş yapmış, sonra bu tarafa gelmişlere yalancı tanıklık için zorlama yaptılar. Kabul edenler oldu, ileride hesap verecekler, mahkemede tek tek takip edeceğiz. O yalancı tanıklıkların ispatını ortaya koyamadıklarında, koysa zaten yalancı olmaz, tanık olur. Ama savcılık zoruyla "şöyle söyle, şöyle ifade ver" onu ispatlayamayanlar ileride hesap verecekler. Yalancı tanıklar da somut delile ulaşamayınca şimdi etkin pişmanlığa sarılmak üzere bir işe giriştiler. Ben etkin pişmanlıktan yararlanan ve süreci devam eden kimseye bir şey demem. Kanunda olan haktır, yararlanmıştır. Ne söylemiştir, ne etmiştir? Zaten baktığınızda ifadesine ne ekrem başkanı suçlayan bir durum var ne başka bir şey. Ama buna hiçbir şey demem. Bir tek şunu söylerim arkadaşlar, bütün basın mensuplarına söylüyorum, onlarca arkadaşımız şunu anlatıyor: 'Hastaneye gideceksin' diye beni aldılar, gittiğim binanın hastane olmadığını gördüm. Bir odaya girdim, ne sedye ne doktor ne hemşire. İçeriye savcı bey girdi, avukatım da yoktu yanımda ve dedi ki "orada doğru yapmadın, avukatından mı çekindin, sana baskı mı yaptılar, verdiğin ifade beni memnun etmedi, ben bu kapıdan çıkar giderim, 10 yıl evlatlarının yüzünü göremezsin. Bence daha doğru bir ifade vermelisin.'

Bir diğeri diyor ki; 'Beni aldılar, cezaevinde 6 kapı geçirdiler. Nazikçe davrandılar, bir koltuğa oturttular, karşıma bir ekran açtılar, baktım savcı bey karşımda. Beni görüyorsun, 5 dakika daha buradayım. 5 dakika içinde kararını ver.'

"CUNTAYA SOYUNANLARA VESAYETÇİ DENİR"

Allah'la kendi arasındadır ama bundan sonra çıksa ki 15 tane itirafçı. Yazdım gazeteci arkadaşlar, ben tek tek bu isimleri verebilirim. Gidip Silivri'de ziyaret edebilirsiniz. Bu şartlar altında ortaya çıkan etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? Bu şartlar altında ortaya çıkacak ifadelerle adalet sağlanır mı? Bu sebepten bu meseleye bütün bütün Türkiye kamuoyunun bu perspektiften elini vicdanına koyarak bir kez daha bakmasını, bu davanın savcılarının çaresizliğinin üstlerindeki başsavcıdan, o başsavcının çaresizliğinin Ankara'daki her şeyi ben bilirim ben ben diyen, 'Akın bana İstanbul'da lazımsın' diyenden başkasının bu işin sorumlusu olmadığını bütün milletimize gözünün içine baka baka ilan ediyorum. Milletin iradesine baskı yapmaya, yön vermeye vesayetçilik denir.

Gücünü milletten almayıp cuntaya soyunanlara vesayetçi denir. Vesayet postal giydiğinde de tanınır, kravat taktığında da. Birine kravat taktırmakla devlet adamı yapamadığınız gibi devletin başındaki yıllardır kravat takan biri darbeye giriştiğinde o kravat onu darbeci olmaktan, vesayetçi olmaktan kurtarmaz. Vesayet asker eliyle de kurulur, yargı sopasıyla da. Bu millet vesayetin her türlüsünü tanır, bilir, reddeder. Bu millet her şeyi affeder. Bazen yoksulluğa katlanır, bazen kendine yapılan başka türlü haksızlıklara katlanır, susar ama seçme hakkına, sandığa el uzandığında, çıkıp da koca koca generaller 'bunu seçeceksin' dediğinde ya da bir başkası iki satırla kimin cumhurbaşkanı olup olamayacağına verdiği e-muhtırayla bir şey söylediğinde ya da milletin evlatlarını ordu evinin kapısında 'Senin giyimini beğendim gir, sen torununun nişanına giremezsin' dendiğinde o vakitten sonra o vesayet odağı korksun. Onun için söylüyorum ki Kenan Evren'e haddini bildirenler, e-muhtırada doğru yerde duranlar, 15 Temmuz'da çıplak elle tankları durduranlar 19 Mart cuntasını darmadağın edecekler, darmadağın edecekler.

TRT'YE TEPKİ

Ekrem İmamoğlu, sevgili başkanımız, şimdi olduğu gibi Silivri'de hücresinde kanaldan kanala geçerken TRT'nin bir kanalına yakalanmış. Gördüklerine inanamamış. Buna isyan eden bir paylaşım yaptı. Bunun üzerine utanmak, sıkılmak neredeyse RTÜK başkanı ve İletişim Başkanlığı'ndan sert tepkiler geldi. Diyorlar ki: bir siyasetçinin tutukluyken TRT'yi hedef alması kamuoyunun haber alma hakkına saldırıymış.

RTÜK üyesi Tuncay Keser'in 22 Mart ve 10 Nisan tarihlerinde TRT'nin taraflı yayınları hakkında yaptığı iki başvuruyu sümen altı eden RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, TRT'ye kalkan olmaya çalışıyor. Bir hatırlatma yapayım. Bundan önceki 4 ayda, pardon düzeltiyorum, bu yılın ilk 4 ayında, bu yılın ilk 4 ayında RTÜK 7 kez muhalif kanallara, Now, Halk TV'ye, SÖZCÜ'ye, masumiyet karinesini, yani yargılanan birinin yargılaması bitene kadar masum olmasıyla ilgili temel bir kaideyi aksattıkları için 7 kez ceza kesmiş. Sebep ne?

Sinan Ateş davası bitmeden tetikçiye katil diyor diye. Sebep ne? Kartalkaya yangını ile ilgili buradakilerin katilleri diye oradaki sanıkları söylediler diye ceza kesmişler. Çünkü yargılama bitmeden bunu yapmak suçmuş. Ebubekir Şahin, Allah aşkına şu kadar haysiyet varsa, şu kadar vicdan, şu kadar insaf, yapmış olduğun görevin gerektirdiği şu kadarcık, toplu iğne başı kadar adalet duygusu varsa. "İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük" TRT Haber, Gece Bakışı programı. "İddialar komik de çatı yüksekliği, teras büyüklüğü, kat planı projeye aykırı değiştirilmiş." Bakın, İmamoğlu'nu çatı yüksekliğini 20 cm yüksek yapmakla, terası büyütüp, terası küçültüp yatak odasını büyütmekle suçluyorlar.

"İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük" dosya resimleri, bu TRT. Bırak yargılama bitecek, masumiyet karinesi, daha iddianame yok. Dosyada gizlilik var. Dosya TRT'ye servis edilmiş. TRT'de "usulsüzlük" iddiası bile demiyor. "Usulsüz yapıya kullanım izni. Beylikdüzü Belediyesi projeye aykırı yapıya izin belgesi düzenledi." Usulsüz yapıya kullanım izni. Bu mavi bir dosya. Güya dosya gizli. Kimse bilmiyor. Avukatlar zor görüyor. TRT bu ifadeleri kullanıyor.

CHP olarak başından beri bu meselenin samimi, şeffaf, TBMM zemininde çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. Kürt sorununun çözülmesine ve en ciddi adımların atılması için hazırız. Ne yapılacaksa milletin gözünün önünde olması gerektiğini söyledik.

Bir yandan sayın Bahçeli, "Terörsüz Türkiye'ye ne diyorsun?" diyor. Eyvallah dedik, terörsüz Türkiye istiyoruz. Şehitlerin, gazilerin, tüm mağdurların rızalığını istiyoruz, annelerin göz yaşı akmasın diyoruz. 

Bunun üstüne şunu söyledik: Siz de hem terörsüz hem çetesiz Türkiye istiyor musunuz? Buna bir cevap alamadık. Terörsüz Türkiye'ye, tutuksuz yargılamaya, TRT'den yayına varım. 

Bahçeli 23 Nisan mesajı yayımlamış. Dün ayakta videosunu gördük. Bu kürsüde söylemiştik, sayın Bahçeli ayağa kalkana kadar bir şey söylemeyeceğiz. Kültürümüzde yok hastayla uğraşmak. Bugün yazmış da yazmış, CHP diyor Özgür Özel diyor. Savaş ilan ediyoruz diyor, savaş ilan ederim demedim, yapılanı savaş ilanı kabul ederim dedim. Gazi'nin partisi savaş ilan etmez, ne Trump'tan ne bir başka süper güçten...