Cumhuriyet Kadınları Derneği: Kadının hakları yeniyorsa o toplum mutlu değildir Cumhuriyet Kadınları Derneği: Kadının hakları yeniyorsa o toplum mutlu değildir
Av. Şakir Çalışkan yazdı... Önceki günün meşhur fotoğrafı polisler eşliğinde ifadeye götürülen TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD YİK başkanı Ömer Aras’a aitti. Sağ olsun hükümet her geçen gün baskı, korkutma ve yıldırma politikalarında yeni yeni yöntemler buluyor, tabir caizse yeni yeni icatlar çıkarıyor. Mesela yakalama/gözaltına alma demiyor da polis eşliğinde ifadeye götürülme diyor. Hâlbuki en basit haliyle nedir yakalama? Polisler gelip seni ifadeye götüreceğiz dediğinde, sen eğer siz gidin ben kendim gelirim diyemiyorsan yakalanmışsındır demektir, yani gözaltındasındır. Yapılan işlem buz gibi yakalamadır, gözaltıdır, sen daha yakışıklı bir isim bulmuşsun diye yakalama yakalama olmaktan çıkmaz. Ölü dememişsin de cenaze demişsin, hadi biraz daha kibar olsun diye müteveffa demişsin ne fark eder adam ölmüştür, yani artık canlı değildir. Zaten herkes yakalandıklarını anladığı için başkanlara bakıp kelepçe göremeyince iyi bari diye teselli oldular. Sonra teselliye biraz da magazin ilave ettiler. Orhan Turan’ın çok rahat, mütebessim ve eli cebinde lakayt hali yansıtıldı kameralara. Ancak bu durum yazarın senaryosuna aykırı görüldüğünden olsa gerek adliye çıkışında polisler biraz daha sıkı sarılarak elin cebe girmesini önlediler ama yüze yapılacak bir şey yoktu, o yine tebessüme devam ediyordu. İşin magazinsel ve trajikomik boyutunu geçip asıl mevzuya gelelim, sahi ne olmuştu da siyasetin sermayeye haddini bildirmesi gerekmişti? TÜSİAD genel kurulunda her iki başkan da hükümetin ekonomik ve adli politikalarını eleştirmişti. Evet, evet sadece eleştirmişti. Yani hükümet istifa filan dememiş, fabrikaları kapatır sermayenin gücü ile sizi deviririz filan diye de tehdit etmemişlerdi. Ama olsun hükümete göre TÜSİAD sabıkalı bir kurumdu, geçmişte Ecevit hükümetine muhtıra vermişlerdi.

Yahu tamam da o işin üzerinden neredeyse 50 yıl geçti bugünkü TÜSİAD o TÜSİAD değil bizim darbeyle filan işimiz yok, biz işadamları olarak gördüğümüz yanlışlıkları ülke yararına dile getirmeye çalışıyoruz diye kendilerini savunacak oldular ve hemen cevabı aldılar. Size mi kaldı ülkenin yararı, biz ne güne duruyoruz burada? Bu ülkeye ne lazımsa biz sağlarız, çok biliyorsanız parti kurun, konuşmayın öyle gevşek gevşek.

Eeee bu iş böyle, geçmişte sizin bu TÜSİAD’ınız güçlüyken hükümete ayar veriyordu ya, şimdi de ayar verme sırası bizde. İyi ama böyle yaparsanız, sermayeyi kaçırırsınız, bırakın yabancı sermayeyi yerlisi de firar eder diye itiraza devam edecek mi oldular cevap hazır; giden gitsin kalan bize yeter, ölen ölür kalan sağlar bizimdir. Yeter ki boyu ulu ulu dağlarla yarışan muhteşem otoritemiz sarsılmasın. Yeter ki had ayarında bir sorun yaşanmasın.

İnsan bazen ne diyeceğini şaşırır ya ben de an itibarıyla o hal üzereyim. Mesela bu yazıyı niye yazıyorum, yani muhatabı kim bu yazının? Okur zaten benim gibi, ne yapsın zavallı, bazen öfkeyle söverek sayarak, bazen de amaan bana ne ben mi düzelteceğim bu memleketi diye vitesi boşa atıp sürünerek bir şekilde gidiyor işte.

İktidara diyecek bir sözümüz zaten yok. Koca koca işadamlarının halini gördükten sonra bizim gibi aciz kullar ne diyebilir ki zaten? Hadi cesaretimizi toplayıp bir iki kem küm ettik diyelim duyacak kulak nerede? İktidarın tek derdi itibarı, otoritesi.

TÜSİAD’a diyeceğimiz çok şey var ama sırası değil. Düşene vurmak kitaba sığmaz. Eğer kendime yakıştırabilsem derdim ki onlara;

Ey TÜSİAD’cılar siz şimdiye kadar başkasının acısıyla hiç ilgilenmediniz, insanlar düzinelerce gözaltına alınıp tutuklanırken görmezden geldiniz, özgür basın susturulurken sırtınızı döndünüz, yani sarı öküz giderken yoktunuz. Sıra size geldiğinde, kayyum tehdidi şirketlerinizin kapısına dayandığında şöyle bir irkilip silkindiniz ama iş işten geçmişti, geçmiş olsun. Yine de şükredin ucuz atlattınız, bu yazının başlığı siyaset sermayeyi tutukladı da olabilirdi. Ha diyeceksiniz ki kimse parayı tutuklayamaz, para bir yolunu bulur kurtulur. Eyvallah maliyetine katlanmak kaydıyla o da doğru ama bu yazının konusu değil.