Av. Şakir Çalışkan yazdı: Tarihi bir dönemeçte üç adam ve bir barış

mutluyum, isterim ki okurlar da mutlu olsunlar. Çünkü bugünlere gelene kadar çok üzüldük, çok acılar çektik bu mutluluğu ve sevinci hak ettik. Kaygı ve endişelerimizi bir kenara bırakıp hiç değilse bugün sevinelim. Çünkü endişenin azı hayat kurtarır ama çoğu da hayatı karartır. Çeyrek asırdır insan hakları mücadelesinin içinde yer alan biri olarak şahsen çok mutluyum. Yıllarca Kürtlerin eşitlik, adalet ve insan hakları temelinde demokratik haklarını savunduk, bu yüzden şakayla karışık beyaz Kürt ilan edildik, bırakın sıradan halkı hak mücadelesi verdiğimiz dernekten bile “Kürtçü” damgası yiyerek dışlandık. Bugün herkes bizim savunduğumuz barış ikliminde buluştu çok şükür. İnsan hakları savunucuları çoğu zaman savunduğu insani değerlerin gerçekleştiğini görmeden hayata veda ederler ama Allah bize hem başörtüsünün serbestliğini, hem de Kürtlerle barışı gösterdi çok şükür. 27 Şubat barışının bendeki karşılığı bu ve bu sevincimi de tabi ki öncelikle siz okurlarımla paylaşıyorum. Bundan sonra ne olur sorusuna bugün cevap vermeyeceğim müsaadenizle, bugün endişeye yer yok, bugün sevinme günü. Kaderin cilvesine bak ki bize bu mutluluğu yaşatan üç adamdan biri PKK terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan, diğer ikisi de siyasetlerine ve ülkeyi yönetme biçimlerine muhalif olduğum Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli. Böyledir diye onlardan gelecek hayrı da istemem deyip kategorik olarak reddedecek halim yok, neticede inancıma göre veren Allah’tır ve nerden kimin eliyle vereceğine de o karar verir. Bu defa da PKK ile çatışmayı bitirme işinin siyasi tarafını Bahçeli, Erdoğan ve Öcalan üçlüsü birlikte kotardılar. Üçü de sert adamlar. Bahçeli yıllarca PKK çuvalına soktuğu Kürtlere ateş püskürdü, 2024 Ekim ayından birkaç ay öncesine kadar DEM partilileri meclisten atalım, yetmez vatandaşlıktan da atalım diyordu. Öcalan da kurduğu kanlı terör örgütüyle yıllarca terör estirdi, bebek katili unvanını aldı, nerdeyse 30 yıla yakın hapiste, bunların bedelini ödüyor. Erdoğan ise demokrasi, insan hakları eşitlik adalet vaatleri ile iktidara geldi, Allah var 2010 referandumuna kadar da bu vaatlerinin arkasında durmaya çalıştı. Ancak bu tarihten sonra kazandığı her seçimden sonra biraz daha otoriteleştierek bugünkü hale geldi. Bugünkü hali tasvir etmeye gerek görmüyorum zira ne oluyor nasıl oluyorsa herkesin gözü önünde oluyor. Ama işte bu üç adam ahir ömürlerinde de ki iç ve dış konjonktürün dayatmasıyla, de ki geçmişin kötü izleri ile değil bununla anılalım diye ülkeye öyle büyük bir iyilik yaptılar ki bu iş hayırla sonuçlanırsa her üçü de çok uzun yıllar unutulmaz. Yine kaderin acayip bir cilvesi olarak bu üç adamın fotoğrafı 27 Şubat Barışının mimarları olarak yan yana konulur ve altına da şöyle yazılır üç adam ve bir barış.