Kemal Memişoğlu.
1990 yılında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden Hacettepe’nin tıp fakültesinden mezun olmuş.
Genel Cerrahi uzmanı bir hekim.
Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti’nin elli üçüncü sağlık bakanı.
Memişoğlu, katıldığı bir programda “Eğer çocuğunuz yoksa aile olamıyorsunuz, sadece karı koca oluyorsunuz” beyanında bulunmuş.
Bir hekimin, esasen, yaşını başını almış bir insanın böyle bir laf edebilmesi için vicdan, empati ve merhamet duygularının ne halde olduğu sorusunu okura bırakalım. Herhalde, çocuk sahibi olmayan aile dostları mevcuttur. Onlara, kendilerinin aile olmadıklarını söylüyor mu bilemiyorum.
Hadisenin bir kişinin duygusal zekasının ölçüsünden ileri bir boyutu var ki, o da bu sözleri söyleyen kişinin üst düzey bir kamu görevlisi olması.
Anayasalarda mevcut haklar, özellikle insan hakları, insanları, devletin hayatlarına ve özgürlüklerine müdahalesinden korumak amacını taşır.
Evet, on yıllardır bir ayet gibi bizlere dayatılanın aksine, devlet, kutsal bir şey değil, özgürlüklerimizi onun karşısında korumamız gereken bir yapıdır. Bakanlar da devlet büyüğü denilerek bilge katına yükseltilen figürler değil, yurttaş ne istiyorsa yasalar çerçevesinde onu yapmak durumunda olan memurlardır.
İktidar sahipleri, bakan örneğinde görüldüğü üzere, insanların hayatını da, amiri oldukları memurların işleri gibi yönetmek, evlenip evlenmeyeceklerini söylemek, hatta bir erkeğin ya da kadının, yastığa kafasını koyduğunda ölçüp tarttığı derecede özel olan çocuk sahibi olmak kararına dahil olmak haddini aşma yetkisini kendilerinde bulmaktalar.
Bu türden muktedirler ülkemize özgü değil elbette; ancak, içinde bulunduğumuz zamanda, demokratik toplumlar iktidarın ne yapıp yapamayacağı konusunda kendilerinden emin. Çeşitli yasal metinler, bireyleri iktidarın haddini aştığı durumlardan korumak üzere düzenlenmiş.
Örneğin, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Madde 8 hükmü uyarınca, “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” denilerek, bireylerin, bireylerin aile olarak gördükleri birlikteliklerin mahremiyetinin ve özerkliğinin muktedirler tarafından ihlal edilmemesi talebi, bir hak olarak sözleşmeye taraf ülkelerin yurttaşlarına tanınmış.
Türk Medeni Kanunu’nun 143 numaralı maddesinde, “Evlenme töreni biter bitmez evlendirme memuru eşlere bir aile cüzdanı verir” denilerek, eşlerden oluşan birlik, kanunca “aile” olarak tanımlanmış. Elbette, ailenin tanımının sosyal düzlemde daha geniş olduğu da açık.
Kanunlar ve uluslarası sözleşmeler, Kemal Memişoğlu’nun insanların hayatına saygı göstermesi gerektiğini, kimin aile olup olmadığına karar verme hakkının kendisinde bulunmadığını söylüyor.
Kemal Memişoğlu’nun, hakkında fikir beyan edebileceği tek aile, kendi ailesidir.
İnsanlar sizden, üstenci tavrınızdan, hakkında söz söyleme hakkına sahip olmadığınız konularda söz söyleyip insanları incitmenizden usandılar.
Bana kalırsa, çocuk sahibi olmak istemeyen ailelerin yanında, çocuk sahibi olmak isteyen fakat sağlık nedenleriyle bu isteğini gerçekleştiremeyen ve bu sözleri işiten ailelerin vicdanlarında, Memişoğlu yargılandı ve hükmü verildi.
Sorumlu bir siyasetçinin bundan sonra yapması gereken şey ise, özür dileyip istifa etmektir.