Dünyanın en büyük metropollerinden biri İstanbul’un iki seçimde üç kez seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, diplomasının iptal edilmesi ve de 1968 yılında kurulan baba şirketine el konulması darbedir.

Seçimle yenilmeyen Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakma darbesidir.

CHP’nin en önemli siyasal aktörünü taca değil auta atma hamlesidir.

****

Peki umulan sonuca ulaşıldı mı?

Hayır!

Darbenin en çok zararını AK Parti gördü, görecek.

Sonuçlar üzerinden okumaya çalışırsak maddeler halinde şunları söyleyebilirim.

****

1-Tayyip Erdoğan ve bu işi planlayanların amacı CHP’lilerin sokağa çıkmasıydı. Böyle bir taşla iki kuş vurulacaktı.

Birincisi, marjinal sol gruplarla ‘Kaos yaratan’ CHP’liler azınlığı temsil edecekti. Öyle olmadı. Türkiye genelinde milyonlar ayağa kalktı. Bursa’da dün akşam 80 binin üzerinde insan vardı FSM’de… Yozgat’ta, Rize’de, Maraş’ta bile eylemciler müthiş kalabalık oluşturmayı başardı.

İkincisi, AK Partililere denilecekti ki, “CHP geliyor, düşmanımız sokağa çıktı, siz de ayağa kalkın!” Öyle de olmadı, bugün sağduyulu AK Partililer sandığa koştu, İmamoğlu lehine oy kullandı. Gerek Saraçhane’de gerekse Bursa’daki toplantıda ülkücüler bozkurt işareti yaparak CHP yanında saf tuttular.

****

2-CHP içinde ayrılık yaratma, muhalefeti dağıtma hedefi vardı.

Tam tersi oldu. Ayrılık yaratması beklenen Mansur Yavaş sandığa gidip oy kullanmakla kalmadı, bir akşam Ankara’da, öteki akşam İstanbul’da konuştu. Hem de ne konuştu! İYİ Parti Millet İttifakı’nda gibi davranmaya başladı. CHP Nilüfer ilçe merkezinde İYİ Parti İl Başkan Yardımcısı Mehmet Temirtaş’ı gördüm, oy kullandığını söyledi.

****

3-Yürüyen çözümsüzlük sürecinin ana amaçlarından biri Kürtler ile CHP’nin arasını açmak, muhalefet blokunun çözülmesini sağlamaktı. Düşünün Ankara’da CHP listelerinden MHP’li ülkücüler belediye başkanı seçildi. Keçiören Belediye Başkanı örneğin, ona ses çıkarmayan Kürt avcısı savcılar, İstanbul’da CHP’nin listesinden seçilen bazı Kürtleri ayıklayarak, onun üzerinden İmamoğlu’na terör yaftası yapıştırmak istediler. Bu da tutmadı. İmamoğlu’nun bir cümlesi yetti, “Ankara’da hükümetle görüşen DEM Partililere sorun bu soruyu” dedi. 

DEM Parti de Saraçhane’ye gelerek bu oyunu bozdu. Gezi’nin tersine Kürt illerinde gösteriler yapıldı. Anımsanacaktır, Gezi’de Diyarbakır’da TOMA’larİstanbul’a gönderilmişti.

****

4-CHP Genel Başkanı Özgür Özel şu ana kadar süreci doğru yönetti. Sokaktan korkmadı Kemal Kılıçdaroğlu gibi… Ancak marjinal gruplara da fırsat vermedi. Genel başkanlığı bile tartışılırken, Saraçhane’den lider olarak çıktı.

***

5-Ekrem İmamoğlu’nu mezara gömmeyi hedefleyen Tayyip Erdoğan, tam tersine bir halk kahramanı yarattı. Melih Gökçek’ten, Zehra Taşkesenlioğlu’ndan, dezenfektan satan bakandan hesap sormayan bir siyasal iktidarın İmamoğlu’nu yolsuzlukla suçlamasına fanatizm hastalığıyla malulolanlar dışındaki kimse inanmadı.

****

6-Gezi’den bu yana sessizleşen gençler ilk kez alanlara çıktı. Apolitik olarak kabul edilen Z kuşağı demokrasiye sahip çıktı. Tek adam rejimine karşı durdu.

****

7-Ekonomi büyük zarar gördü. Bunun faturası Gezi’de olduğu gibi CHP’ye değil iktidara kesilecek. Bunu da önümüzdeki günlerde göreceğiz. 

****

8-Uluslararası konjonktür Türkiye lehineydi. Avrupa Birliği’nde bile Türkiye rüzgarları esmeye başlamıştı. Ki İmamoğlu’nun mallarına el konması, gözaltına alınması, tutuklanması Avrupa’daki havayı değiştirdi. Bütün başkentlerden protesto açıklaması yapıldı. Bundan sonra hiçbir Avrupa ülkesi Putin veya Aliyev olmaya niyetli bir Erdoğan’la yol yürümek istemez.

SEÇİM HAVASI SOLUDUK

Sanki genel seçimde gibiydik. Çamlıca mahallesinde katılım ve moral yüksekti. Pek çok yerde çocuklar bile Ekrem İmamoğlu’na özel mesajlı mektuplar yazdılar.

Oyumu kullandıktan sonra CHP Nilüfer ilçeye gittim. Gazeteci arkadaşlarım oradaydı. Necati Kartal, Zafer Opsar, Tayfun Çavuşoğlu, Bülent Civanoğlu, Yasemin Güler, Kemal Cankaya ile ben Yüksel Baysal, Bursa Saati Genel Yayın Yönetmeni Aysın Komitgan’ın konuğu olduk, yorumlar yaptık.

Her yerden gelen yoğun katılım haberleriyle coştuk. Çağla Şahin arkadaşımız da Yıldırım’dan bildirdi. Ki orada bile yaşlı-genç, örtülü-örtüsüz pek çok kadın sandık başındaydı.

Yok yok, 1909 yılından bu yana kurulan sandığı elimizden kimse alamaz.